A
parabolic mirror focuses parallel light rays to a single
point concentrating their power.
The Siege of Syracuse by the Roman Republic took place in 214–212 BC,
at the end of which the Magna Graecia Hellenistic city of Syracuse,
located on the east coast of Sicily, fell. The Romans stormed the city
after a protracted siege giving them control of the entire island of
Sicily. During the siege, the city was protected by weapons developed by
Archimedes. Archimedes, the great inventor and polymath, was slain at
the conclusion of the siege by a Roman soldier, in contravention of the
Roman general Marcellus' instructions to spare his life
Archimedes
may have used mirrors acting collectively as a parabolic reflector to
burn ships attacking Syracuse. The 2nd century AD author Lucian wrote
that during the Siege of Syracuse (c. 214–212 BC), Archimedes destroyed
enemy ships with fire. Centuries later, Anthemius of Tralles mentions
burning-glasses as Archimedes' weapon.[31] The device, sometimes called
the "Archimedes heat ray", was used to focus sunlight onto approaching
ships, causing them to catch fire.
Despite these novel inventions,
Archimedes devised defensive devices to counter the Roman efforts
including a huge crane operated hook – the Claw of Archimedes – that was
used to lift the enemy ships out of the sea before dropping them to
their doom. Legend has it that he also created a giant mirror (see Heat
ray) that was used to deflect the powerful Mediterranean sun onto the
ships' sails, setting fire to them. These measures, along with the fire
from ballistas and onagers mounted on the city walls, frustrated the
Romans and forced them to attempt costly direct assaults.
This
purported weapon has been the subject of ongoing debate about its
credibility since the Renaissance. René Descartes rejected it as false,
while modern researchers have attempted to recreate the effect using
only the means that would have been available to Archimedes.[32] It has
been suggested that a large array of highly polished bronze or copper
shields acting as mirrors could have been employed to focus sunlight
onto a ship. This would have used the principle of the parabolic
reflector in a manner similar to a solar furnace.
A test of the
Archimedes heat ray was carried out in 1973 by the Greek scientist
Ioannis Sakkas. The experiment took place at the Skaramagas naval base
outside Athens. On this occasion 70 mirrors were used, each with a
copper coating and a size of around five by three feet (1.5 by 1 m). The
mirrors were pointed at a plywood mock-up of a Roman warship at a
distance of around 160 feet (50 m). When the mirrors were focused
accurately, the ship burst into flames within a few seconds. The plywood
ship had a coating of tar paint, which may have aided combustion.[33] A
coating of tar would have been commonplace on ships in the classical
era.[d]
In October 2005 a group of students from the
Massachusetts Institute of Technology carried out an experiment with 127
one-foot (30 cm) square mirror tiles, focused on a mock-up wooden ship
at a range of around 100 feet (30 m). Flames broke out on a patch of the
ship, but only after the sky had been cloudless and the ship had
remained stationary for around ten minutes. It was concluded that the
device was a feasible weapon under these conditions. The MIT group
repeated the experiment for the television show MythBusters, using a
wooden fishing boat in San Francisco as the target. Again some charring
occurred, along with a small amount of flame. In order to catch fire,
wood needs to reach its autoignition temperature, which is around 300 °C
(570 °F).[34][35]
When MythBusters broadcast the result of the
San Francisco experiment in January 2006, the claim was placed in the
category of "busted" (or failed) because of the length of time and the
ideal weather conditions required for combustion to occur. It was also
pointed out that since Syracuse faces the sea towards the east, the
Roman fleet would have had to attack during the morning for optimal
gathering of light by the mirrors. MythBusters also pointed out that
conventional weaponry, such as flaming arrows or bolts from a catapult,
would have been a far easier way of setting a ship on fire at short
distances.


Sirakuza’nın Savunması
MÖ 218 yılında Arşimet (Archimedes) 70 yaşını aşmış, akrabalarından biri
olduğu söylenen Sirakuza kralı Hieron ölmüştü. İkinci Bhon Savaşı
sonunda da şehir yenilgiye uğramış, Kartacalılarla birleşmeyi kabul
etmişti. Bunun üzerine Romalılar, ünlü konsüllerinden biri olan Claudius
Marcellus’u bir orduyla Sirakuza’ya gönderdiler. Yaşlı Arşimet, hiçbir
zaman katılmadığı siyaset alanından uzakta kendini çalışmalarına
vermiştir. Ama onun hikmet ve zekâsına hayranlık duyan hemşehrileri
şehri savunması için kendisinden yardım dilediler. Arşimet, bu çağrıyı
adeta istemeyerek kabul etti. Romalılar, onun bir mucit ve mühendis
olarak yaratıcı kabiliyetini öğrenmekte gecikmediler. Bir gün, kıyıdaki
şehir surlarına kadar sokulan bir Roma savaş gemisi birdenbire dev gibi
korkunç bir kerpetenle karşılaştı. Duvarların arkasından çıkan bu alet
gemiyi pruvasından yakaladığı gibi çeneleri arasında kıstırarak
parçaladı. Kaldıraç kolları ve dönel kasnaklar yardımıyla işleyen bu
aletin çalışma prensipleri Arşimet tarafından ortaya konulmuştu. Böylece
bir kaldıraç mekanizması ilk defa olarak gerçekleştiriliyordu. Bu arada
surların arkasına yerleştirilen dev mancınıklar, düşmanın üzerine ağır
oklar ve taş yağdırıyordu. Güvertesi ve bordası delik deşik olan
gemilerin direkleri parçalanıyor, gemidekilerin üzerine düşüyor, düşman
ağır kayıplar veriyordu. Arşimet’in Güneş ışınlarını büyük bir ayna
aracılığıyla düşman üzerine yansıtıp gemileri ateşe verdiği de söylenir.
Ama inanılması oldukça güç olan bu hikâye, belki de bir efsaneden başka
bir şey değildir. Bununla birlikte Arşimet’in icat ettiği makineler,
Romalıların gözlerini o derece yıldırmıştı ki surların üzerinde bir ip
ya da değnek gördükleri zaman gene onun bir makinesi sanarak bağırıp
kaçışıyorlardı. Claudius Marcellus, ister istemez hayranlık duyduğu bu
düşmanıyla kendi mühendislerinin başa çıkamayacağını anladı. “Bu
matematik devi ile neden savaşalım ? Bizimle alay eder gibi kıyıda
oturup donanmamızı yok ediyor !” diyerek Sirakuza’yı tam bir ablukaya
aldı.
Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Ar%C5%9Fimet
Gerçek Bilim linkini göstermeden paylaşmak yasaktır
büyük üç bilim
adamından biridir.
Sirakuza’nın Savunması
MÖ 218 yılında Arşimet (Archimedes) 70 yaşını aşmış, akrabalarından biri
olduğu söylenen Sirakuza kralı Hieron ölmüştü. İkinci Bhon Savaşı
sonunda da şehir yenilgiye uğramış, Kartacalılarla birleşmeyi kabul
etmişti. Bunun üzerine Romalılar, ünlü konsüllerinden biri olan Claudius
Marcellus’u bir orduyla Sirakuza’ya gönderdiler. Yaşlı Arşimet, hiçbir
zaman katılmadığı siyaset alanından uzakta kendini çalışmalarına
vermiştir. Ama onun hikmet ve zekâsına hayranlık duyan hemşehrileri
şehri savunması için kendisinden yardım dilediler. Arşimet, bu çağrıyı
adeta istemeyerek kabul etti. Romalılar, onun bir mucit ve mühendis
olarak yaratıcı kabiliyetini öğrenmekte gecikmediler. Bir gün, kıyıdaki
şehir surlarına kadar sokulan bir Roma savaş gemisi birdenbire dev gibi
korkunç bir kerpetenle karşılaştı. Duvarların arkasından çıkan bu alet
gemiyi pruvasından yakaladığı gibi çeneleri arasında kıstırarak
parçaladı. Kaldıraç kolları ve dönel kasnaklar yardımıyla işleyen bu
aletin çalışma prensipleri Arşimet tarafından ortaya konulmuştu. Böylece
bir kaldıraç mekanizması ilk defa olarak gerçekleştiriliyordu. Bu arada
surların arkasına yerleştirilen dev mancınıklar, düşmanın üzerine ağır
oklar ve taş yağdırıyordu. Güvertesi ve bordası delik deşik olan
gemilerin direkleri parçalanıyor, gemidekilerin üzerine düşüyor, düşman
ağır kayıplar veriyordu. Arşimet’in Güneş ışınlarını büyük bir ayna
aracılığıyla düşman üzerine yansıtıp gemileri ateşe verdiği de söylenir.
Ama inanılması oldukça güç olan bu hikâye, belki de bir efsaneden başka
bir şey değildir. Bununla birlikte Arşimet’in icat ettiği makineler,
Romalıların gözlerini o derece yıldırmıştı ki surların üzerinde bir ip
ya da değnek gördükleri zaman gene onun bir makinesi sanarak bağırıp
kaçışıyorlardı. Claudius Marcellus, ister istemez hayranlık duyduğu bu
düşmanıyla kendi mühendislerinin başa çıkamayacağını anladı. “Bu
matematik devi ile neden savaşalım ? Bizimle alay eder gibi kıyıda
oturup donanmamızı yok ediyor !” diyerek Sirakuza’yı tam bir ablukaya
aldı.
Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Ar%C5%9Fimet
Gerçek Bilim linkini göstermeden paylaşmak yasaktır
büyük üç bilim
adamından biridir.
Sirakuza’nın Savunması
MÖ 218 yılında Arşimet (Archimedes) 70 yaşını aşmış, akrabalarından biri
olduğu söylenen Sirakuza kralı Hieron ölmüştü. İkinci Bhon Savaşı
sonunda da şehir yenilgiye uğramış, Kartacalılarla birleşmeyi kabul
etmişti. Bunun üzerine Romalılar, ünlü konsüllerinden biri olan Claudius
Marcellus’u bir orduyla Sirakuza’ya gönderdiler. Yaşlı Arşimet, hiçbir
zaman katılmadığı siyaset alanından uzakta kendini çalışmalarına
vermiştir. Ama onun hikmet ve zekâsına hayranlık duyan hemşehrileri
şehri savunması için kendisinden yardım dilediler. Arşimet, bu çağrıyı
adeta istemeyerek kabul etti. Romalılar, onun bir mucit ve mühendis
olarak yaratıcı kabiliyetini öğrenmekte gecikmediler. Bir gün, kıyıdaki
şehir surlarına kadar sokulan bir Roma savaş gemisi birdenbire dev gibi
korkunç bir kerpetenle karşılaştı. Duvarların arkasından çıkan bu alet
gemiyi pruvasından yakaladığı gibi çeneleri arasında kıstırarak
parçaladı. Kaldıraç kolları ve dönel kasnaklar yardımıyla işleyen bu
aletin çalışma prensipleri Arşimet tarafından ortaya konulmuştu. Böylece
bir kaldıraç mekanizması ilk defa olarak gerçekleştiriliyordu. Bu arada
surların arkasına yerleştirilen dev mancınıklar, düşmanın üzerine ağır
oklar ve taş yağdırıyordu. Güvertesi ve bordası delik deşik olan
gemilerin direkleri parçalanıyor, gemidekilerin üzerine düşüyor, düşman
ağır kayıplar veriyordu. Arşimet’in Güneş ışınlarını büyük bir ayna
aracılığıyla düşman üzerine yansıtıp gemileri ateşe verdiği de söylenir.
Ama inanılması oldukça güç olan bu hikâye, belki de bir efsaneden başka
bir şey değildir. Bununla birlikte Arşimet’in icat ettiği makineler,
Romalıların gözlerini o derece yıldırmıştı ki surların üzerinde bir ip
ya da değnek gördükleri zaman gene onun bir makinesi sanarak bağırıp
kaçışıyorlardı. Claudius Marcellus, ister istemez hayranlık duyduğu bu
düşmanıyla kendi mühendislerinin başa çıkamayacağını anladı. “Bu
matematik devi ile neden savaşalım ? Bizimle alay eder gibi kıyıda
oturup donanmamızı yok ediyor !” diyerek Sirakuza’yı tam bir ablukaya
aldı.
Gerçek Bilim linkini göstermeden paylaşmak yasaktır
Sirakuza’nın Savunması
MÖ 218 yılında Arşimet (Archimedes) 70 yaşını aşmış, akrabalarından
biri olduğu söylenen Sirakuza kralı Hieron ölmüştü. İkinci Bhon Savaşı
sonunda da şehir yenilgiye uğramış, Kartacalılarla birleşmeyi kabul
etmişti. Bunun üzerine Romalılar, ünlü konsüllerinden biri olan Claudius
Marcellus’u bir orduyla Sirakuza’ya gönderdiler. Yaşlı Arşimet, hiçbir
zaman katılmadığı siyaset alanından uzakta kendini çalışmalarına
vermiştir. Ama onun hikmet ve zekâsına hayranlık duyan hemşehrileri
şehri savunması için kendisinden yardım dilediler. Arşimet, bu çağrıyı
adeta istemeyerek kabul etti. Romalılar, onun bir mucit ve mühendis
olarak yaratıcı kabiliyetini öğrenmekte gecikmediler. Bir gün, kıyıdaki
şehir surlarına kadar sokulan bir Roma savaş gemisi birdenbire dev gibi
korkunç bir kerpetenle karşılaştı. Duvarların arkasından çıkan bu alet
gemiyi pruvasından yakaladığı gibi çeneleri arasında kıstırarak
parçaladı. Kaldıraç kolları ve dönel kasnaklar yardımıyla işleyen bu
aletin çalışma prensipleri Arşimet tarafından ortaya konulmuştu. Böylece
bir kaldıraç mekanizması ilk defa olarak gerçekleştiriliyordu. Bu arada
surların arkasına yerleştirilen dev mancınıklar, düşmanın üzerine ağır
oklar ve taş yağdırıyordu. Güvertesi ve bordası delik deşik olan
gemilerin direkleri parçalanıyor, gemidekilerin üzerine düşüyor, düşman
ağır kayıplar veriyordu. Arşimet’in Güneş ışınlarını büyük bir ayna
aracılığıyla düşman üzerine yansıtıp gemileri ateşe verdiği de söylenir.
Ama inanılması oldukça güç olan bu hikâye, belki de bir efsaneden başka
bir şey değildir. Bununla birlikte Arşimet’in icat ettiği makineler,
Romalıların gözlerini o derece yıldırmıştı ki surların üzerinde bir ip
ya da değnek gördükleri zaman gene onun bir makinesi sanarak bağırıp
kaçışıyorlardı. Claudius Marcellus, ister istemez hayranlık duyduğu bu
düşmanıyla kendi mühendislerinin başa çıkamayacağını anladı. “Bu
matematik devi ile neden savaşalım ? Bizimle alay eder gibi kıyıda
oturup donanmamızı yok ediyor !” diyerek Sirakuza’yı tam bir ablukaya
aldı. Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Ar%C5%9Fimet




In December 2010, MythBusters again looked at the
heat ray story in a special edition entitled "President's Challenge".
Several experiments were carried out, including a large scale test with
500 schoolchildren aiming mirrors at a mock-up of a Roman sailing ship
400 feet (120 m) away. In all of the experiments, the sail failed to
reach the 210 °C (410 °F) required to catch fire, and the verdict was
again "busted". The show concluded that a more likely effect of the
mirrors would have been blinding, dazzling, or distracting the crew of
the ship.


Însanlık tarihinin her döneminde olduğu gibi o zamanda
herkes «gizli bir silâhdan» bahsediyordu. Sicilya Adasındaki Sirakuza
şehrinin ihtiyarlan büyük bir kararın arefesindeydiler, tehlikeli bir
politika onlan büyük bir savaşın eşiğine getirmişti. Bu gizli silâhı
yapabilecek adam da matematikçi, fizikçi, Archimete-des’ti. Kendisine
devrinin Einstein'i diyebileceğimiz bu ihtiyar adamın akıl almaz, kanşık
makinalan iki yıldanberi sarılmış olan şehri kurtarmıştı.
Arşimed’in zamanında (M. ö. 287-211) Sirakuza Kartaca'nın yanında
Roma’lılara karşı savaşan Yunanlılann elindeydi. Hannibal buna karşılık
olarak onlara yeni bir «Hür Büyük Yunanistan» vaadet-mişti. Başlangıçta
Roma’nın günleri gerçekten sayılı gibi görünüyordu. Fakat son-ralan
Savaş Tannsı Mars Hannibal'dan yüzünü çevirdi ve Romalılara gülümse-meğe
başladı, nasıl olsa o bir Roma Tanrısıydı.
Sonunda Romalılar yendikleri büyük düşmanlarının küçük bağlaşıklarını ceza-
landırmavı düşündüler. Böylece 212 yılında, tarihi Roma bakımından
düzeltmek için, savaş filolanndan birini Sirakuzava yolladılar ve
Sirakuza durumun ciddiliğini anlamaya başladı.
Bundan sonrası kısmen tarih, kısmen de efsanedir. Arşimet adanın
kıyısında Romalılar tarafından öldürüldü. Fakat burada bizi
ilgilendiren, bir istisna olarak, tarihden ziyade efsanedir: Arşimet
Roma gemilerini yakacak kadar büyük bir dev ayna yapmaya koyuldu, bu iç
bü-key aynanın odak noktasında bütün güneşin sıcaklığını toplayacak vc
gemileri tutuşturacaktı. Bunu başaramadığını bi Iiyoruz, eğer buna
muvaffak olsaydı, Sirakuza vc Roma'nm durumu ne olurdu, bu hususta bir
tartışmaya girmekte lüzumsuzdur. Yalnız eğer Arşimet 2200 yıl sonra
yaşamış olsaydı, herhalde düşmanlan tarafından öldürülmeyecek vc yüksek
bir para karşılığı onlar tarafından kendisine bu yeni silâhlann
yapılması görevi verilecek vc hattâ büyük bir İtibar gösterilecekti.
Fakat o zaman dost vc düşman arasındaki fark daha büyük bir ciddilikle
ayırd ediliyordu.
Arşimed’in dev aynası ile ilgili efsane uzun zaman unutulmadı. Doğu Roma
İmparatoru Jüstinyan’ın emrinde çalışan M. S. 532-537 yıllannda o
muhteşem kub beli Ayasofya'yı yapan mühendis ve mimar Anıhenios,
kuramsal olarak iç bü-key aynalann yardımıyla gemileri yakma nın mümkün
olacağını ispat etti. Pratik olarak bilindiği gibi, şimdiye kadar böyle
bir deney yapılmış değildir vc bundan sonrada kimsenin aklına böyle bir
şeyle uğraşmanın geleceğini sanmıyoruz
Bugünkü hesaplara göre Arşimet, de niz kıyısından yuvarlak olarak 300
metre uzakta bulunan ahşap gemileri yakabilmek için en aşağı 60 metre
çapında bir iç bükey aynaya ihtiyaç gösterecekti. Böyle bir ayna ise
bugünün uzmanlanna bile pek kolay gelmeyecek bir başarıdır.
Fakat herşeyi yok eden ölüm ışınlan rüyası daha son zamanlara kadar bir
kaç yazann romanlarından dışarı çıkamayan bir rüya olarak kaldı. Alexei
Tolstoi 1925 te yazdığı bir romanda bir faşistin bir hiperbolikten gelen
ışınlarla bütün Rus-yayı nasıl yok etmek istediğini anlatıyordu. Bundan
30 yıl kadar önce H. G. Wclls Mars - insanlannın herşeyi yok edici bir
ışın yayan alev - kılıçlanndan bahsetmişti.
işte bugün o da bir gerçek olmuştur: Yüzyılımızın en önemli buluşlarından biri
olan laser. Bu, en keskin, saf ve yüksek derecede yoğunlaşmış ışıktan
inanılmayacak kadar ince bir demet yayınlayan bir aygıttır. Pratik
olarak maddenin atomlan içinde ne kadar hayret verici olanakların
saklandığını gösteren kanşık fiziksel vc matematiksel teorilerin bir
sonucu.
Laser'i bulan Dr. Theodor Maiman tarafından ilk gösteriye çağnlan
gazeteciler, ilk önce pek fazla bir şey göremedikleri için büyük bir
hayâl kırıklığına uğramışlardı, çünkü bütün görülen şey duvara asılı bir
ekran üzerindeki küçük kırmızı bir leke idi. Hayâl kırıklığı birden
bire büyük bir heyecan ve takdire dönüştü, çünkü ekran üzerindeki bu
kırmızı lekeyi yapan kaynağın kendisi 20 kilometre uzakta bulunan bir
kuledeydi.
Bilim adamları milyarlarca atomu, ru-binglas'ta veya içerisi gazla dolu
bir cam boru içinde —son zamanda yan iletken bir kristal içinde— muazzam
bir ışık bü-yülteci olarak kullanmağa muvaffak olmuşlardı. En güçlü
laser santimetre kare başına 750 trilyon watt yoğunlaştıra-bilmektedir.
Bu güç Niyagara Şclâlerinin bütün suyunu çocuklann oynayacağı bir su
tabancası içinden geçirmeğe eşitti.
Bugün laser'le en sert metaller delinmekte, kesilmekte veya kaynak
edilmektedir. Mücevherlerin üzerine mikroskopik küçük delikler delen göz
amcliyatlannda faydalanılan, laser, büyük bir başanyla binlerce
televizyon programlannı nakletmekte kullanılabilecekti. Hemen hemen
hergün bilim adamları laser’in araştırma vc teknikte yeni kullanış
imkânlarını meydana çıkarmaktadırlar. Laser aygıtlarıyla yapılan ölçü
işlemlerinde, bu gibi çalışmalarda çok dikkatli olmak gerektiği meydana
çıkmıştır, zira yansıtıcı bir yüzeyden gelen ve göze çarpan bir laser
ışını görme organını tamamiyle bozacaktı. Laser'in yaşayan dokuları
tahrip edici etkisinin mekanizması şimdiye kadar daha açıkça
anlaşılmamıştır, buna rağmen büyülü ışınlı silâh düşüncesi yeniden
canlanmıştır.
iki yıllık bir gelişmeden sonra Amerikan ordusuna teslim edilen bir
laser-deneme silâhı devamlı parlamalan sayesinde 1.5 kilometre uzakta
bulunan askerlerin üzerindeki giysileri tutuşturabilmek-tedir. Bir tek
pille 10 saniyelik aralarla 10.000 «alev saçmak» kabildir. Bu esnada 2
metre çapında dairesel bir yüzeyin her santimetre karesine düşen enerji
miktan,
gözün bozulmadan tahammül edebileceği miktarın 100 katını geçmektedir.
Buna karşı şimdilik bir tek koruyucu vardır, o da gözlük olarak
kullanılan özel filit-relerdir.
Bugünkü halinde laser tüfeği hem çok ağırdır, hem de yağmur ve siste
işleye-mektedir. Bu yüzden uzaktan zırhlan ya-kabilen veya düşman
roketlerinin patlayıcı başlıklannı patlatabilen bir laser to punun
yapılması şimdilik daha mümkün olmamaktadır. Böylece laser dünyamızın
atmosferi dışındaki uzay bölgelerinde kullanılabilecek bir silâh
olacaktır, çünkü orada onun ışınlan hiç bir engelle karşılaşmazlar.
Bununla beraber laser dolaylı olarak başka bir yoldan silâh olarak çok ciddi
bir tehlike teşkil etmektedir. 1969 eylülünün başında Paris dolayındaki
Limeil Araştırma Merkezindeki Fransız uzmanları ağır hidrojeni
(Deuterium) laser ışınlarıyla o kadar kuvvetli ısıtmağa muvaffak
olmuşlardır ki, 3-4 düzine ağır hidrojen atomu çifter çifter
erimişlerdir. Lâboratuvarda başanlan her çekirdek füzyonunda enerji
serbest kalmaktadır. Böylece laser ışmlanyla yapılacak bir çekirdek
füzyonu halen atom bombasına sahip olmayan ülkeler arasında da müthiş
bir silâhlanmaya sebep olacaktır. Küçük memleketler, hattâ gangster
çeteleri hidrojen bombalannın tutuşturucusu olarak laser aygıtlannı ele
geçirmeğe başlayacaklardır.
.
Derleme
YAVUZ TELLİOĞLU