KANSER
M.Ö. 3 binli yıllarda eski Mısır’da Imhotep tarafından yazıldığı tahmin edilen tıbbi bir papirusta meme kanseri ile ilgili ilk kayıtlara rastlanmıştır. Imhotep bir hekim ve mimardır ve büyük olasılıkla basamaklı piramidin M.Ö.30. yüzyılda planlayıcısıdır. Edwin Smith’in ortaya çıkardığı bu pa- pirusta 9 meme hastası anlatılmaktadır ve bu hastaların hepsi erkektir. Memedeki tümör çıkarıldıktan sonra kanamanın durdurulmaması ve böylece kara safranın akması gerektiğini belirterek İskenderiye’li Leonides’ten daha geri bir uygulamayı savunmuştur.
Galenos’a göre, kara safra kendi haline bırakıldığında hemen koyu renkli bir tümör yaratır ve zaman içinde kanser denilen hastalığa sebep olur çünkü bu vücut sıvısı son derece tehlikeli ve habistir. Daha yumuşak huylu olduğu zamansa deriyi aşındırarak gözle görülür bir yaraya dönüşmeyen gizli kansere sebep olur. Damarların vücudun hastalıklı bölümüne ulaştığı net olarak görülebiliyorsa, buna benzer hastalıkların ve özellikle de kanserin kara safradan kaynaklandığı kesindir, çünkü damarlar koyu kıvamlı kara safrayı özümsemektedir. Çünkü insan doğası sürekli kanı temizlemeye çalışır, kanı kötü maddelerden ayrıştırarak bun- ları vücudun önemli bölümlerinden uzağa, bazen mideye ve bağırsaklara, kimi zaman da deri altına yönlendirir.
Küçük zerreciklerden oluşan maddelerin hepsi deriden geçebilir ve terleme örneğinde olduğu gibi, bazen bu gözle görülebilir bir süreçtir. Fakat daha büyük parçacıklardan oluşan maddeler derinin katmanlarından geçemeyip burada kısılı kalır ve sıcak olan bütün maddeler şarbona sebep olurken, sıcak olmayan maddeler kansere yol açar. Eğer kara safra ılımlı niteliklere sahipse, kanla karıştıktan sonra kırmızı elefantiyazise sebep olur; bulunduğu yerde ne kadar çok kalırsa, rengi ve kıvamı da o kadar koyulaşır.
Galenos, melankolik kadınların neşeli kadınlara oranla meme kanserine yakalanma olasılığının daha fazla olduğunu düşünüyordu. Günümüzde yapılan psikosomatik araştırmalar ise meme kanserinin kişi- likle de direkt bağlantılı olduğunu kanıtlamıştır. Bugün “Kötü huylu hastalık” diye bilinen kanserin iyi huylu diye bilinen insanlarda biraz daha fazla olduğu bilinmektedir. Bu bilgi “Acı patlıcanı kırağı çalmaz” atasözünü anımsatmaktadır. Galenos bu konuda da haklı çıkmıştır ve bu bilgi onun ne kadar iyi bir gözlemci olduğunu kanıtlamaktadır.
VEREM
Bergamalı Galenos, veremi az bulaşıcı bir hastalık diye nitelemiş; ateş, terleme ve hemoptiziyi erken belirtiler olarak kabul etmiştir. Tedavisi için de perhiz ve egzersiz yapmayı, seyahat etmeyi önermiş, buna karşın ilaç kullanılmasını tavsiye etmemiştir. Galenos’un verem tedavisi için ön- erdiği perhiz, egzersiz, seyahat etmek, istirahat, öksürüğün kesilmesi, göğüs yakıları, toplardamardan kan alımı, sülük uygulaması, kusturucular, müshiller ve kabartıcı maddelerle ciltte yaralar oluşturma şeklindeki yön- temler ise kendisinden sonra 1000 yıl boyunca değişmeksizin uygulan- maya devam etti. Galenos hastayı etki altına almak için, bugün dahi bazı hekimlerin söylediği gibi; “ Ne söylüyorsam onu yap. En iyisini ben bilirim ” demekteydi.
PİNEAL BEZ VE YAŞLANMA
Pineal bez nöroendokrin bir organdır ve kendisinin en iyi bilinen ana hormonu melatonin yoluyla, birçok organ ve sistem üzerine güçlü bir düzenleyici etkisi vardır. Vücuttaki diğer organ fonksiyonlarında olduğu gibi, pineal bezde de ilerleyen yaşla birlikte gerilemeler oluşur ve bu melatoninin azalmasıyla kendini gösterir. Melatoninin kan ve dokulardan kaybı, psikosomatik bozuklar, tümoral hastalıklar, immün zayıflamalar ve enfeksiyonlar gibi yaşa bağımlı bazı değişikliklere neden olmaktadır. Yazıda memeli canlıda pineal ve yaşlanma süreci ile birlikte melatonin ritim değişiklikleri özetlenmiştir.
Pineal bez M.Ö. 300. yılda İskenderiyeli Herophilus (325-280) tarafın- dan tanımlanmıştır. Bergamalı Galenos, pineal bez için, çam kozalağına benzemesi nedeni ile konareion (Latince conarium) adını kullanmıştır. Bu sözcük pineal bezi innerve eden Nervi conarii adı ile günümüzde de sürmektedir. Pineal sözcüğü ise yine Latince çam kozalağı anlamına gelen pinealis sözcüğünden gelmektedir.
.
Derleme YAVUZ TELLİOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder